Müslümanlar olarak, ortak ufukları genişletmemiz, büyütmemiz, ortak ufuklar merkezinde buluşmamız gerekirken, ortak ufukları kaybediyoruz. Ortak ufku kaybettiğimiz için, ortak yürüttüğümüz projelerimiz, programlarımız yok. Hiçbir alanda yeniden üretime/üretkenliğe ihtiyaç duymadığımız için, hep mevcut olanla iktifa etmeye devam ediyoruz. Yerel ufukların ötesinde neler olup bittiğini merak etmiyoruz. Yerel ufukların dışına çıkamamak, bizleri ufuksuz bırakıyor. Bizler, bugün kendimize özgü dünyalarda değil, ekonomik ve kültürel alışverişin küresel dünyasında yaşıyoruz. Ekonomi ve kültür üzerinde, davranış ve ilişki biçimleri üzerinde, nihilist hayat tarzları üzerinde ahlaki denetim yapılamıyor. İnsanlığın yeni dünyası ahlaki otoriteden bağımsızlaşıyor. Bütün toplumlarda, özellikle genç kuşaklar küresel-neoliberal etkilere maruz kalıyor, aynılaşıyor, yozlaşıyor, aidiyet bilincini yitiriyor, hiçbir mutlaka ihtiyaç duymuyor, taklitçi bir güruha dönüşüyor. Ahlaktan bağımsız akıl, ahlaktan bağımsız ideoloji, her tür çıkarı, her tür çıkar mücadelesini, her tür şiddet yıkım yöntemlerini haklılaştırabiliyor. Hangi alanda olursa olsun, her tür edilgenlik durumu, güdümlenebilir olma durumuna işaret eder. Bu durum yalnızca neoliberal-seküler kesimlerde değil, dini hayatın içerisinde de görülebilir. HAMASETE SIĞINMAK Küresel çağda, ulus-devletler, neoliberal-seküler kültürel işgaller/istilalar/dönüşümler karşısında çaresizdir, acz içerisindedir. Ulus-devletler bu durumda hamasete/popülizme/milliyetçiliklere sığınmaktan başka hiçbir şey yapamıyor. Toplumlarımızda herhangi bir cemaate-hizmete katılan genç kuşaklar da cemaat liderinin aklı-bilgisi-ufku ile sınırlı bir dünyaya katılıyor, kapatılıyor, bu ufkun dışına çıkma iradesi gösteremiyor. Böylece, genç kuşaklar dini etiketli eksiksiz bir diktatörlüğe gönüllü olarak hizmet ediyor. Ulus-devlet yapıları, genç kuşaklara kültürel açıdan hitap edebilecek bir vizyona sahip değildir. Dini cemaat hizmet gündemi de, ulusalcı-mezhepçi çerçeveleri aşabilecek bir niteliğe/derinliğe yabancıdır. Günümüzde Türkiye''de görülebileceği üzere kendi kültürel-manevi-ahlaki kimliği/değerleri/ölçüleri/sınırları olmayan genç kuşaklar, neoliberal seküler kültürün egemenliği yoluyla dönüştürülüyor. Küresel iktidar, sınırları olmayan bir iktidar biçimidir. Bu iktidar kimi durumlarda dolaylı etkilerle, kimi durumlarda doğrudan etkilerle bir kültürler çatışması ortamı/iklimi oluşturuyor. Modern zamanlarla birlikte, Avrupa''nın İslam''a ve Müslümanlara karşı başlattığı tarihsel hesaplaşma halen tamamlanabilmiş değildir ve sürmektedir. Toplumlarımızda özellikle genç kuşakların İslam''a, İslami değerlere karşı, neoliberal/seküler değerler doğrultusunda yüzeysel/biçimsel anlamda da olsa, tercihler yapmaları sözünü ettiğimiz tarihsel hesaplaşmaların bugün geldiği noktayı gösteriyor. KOLONYALİST TAVIR Toplumsal hayatımız, düşünce/kültür/entelektüel hayatımız, genç kuşakların neoliberal-seküler, İslam karşıtı tercihlerinden rahatsız değil. Bu çevreler genç kuşakların ekonomik istikrarsızlığa neden olan şiddet yanlısı eylemlerinden rahatsız. Toplumlarımızda Müslümanlar düşünsel/kültürel/entelektüel anlamda, İslami bütünü temsil etmiyor, edemiyor, kimi kısmi doğrular/ilgilerle oyalanıyor. Avrupa''nın, kendisini çok özel, çok üstün, çok ayrıcalıklı olarak gören kolonyalist tavrı karşısında, en yüksek insanlık kültürüne sahip oldukları iddiası karşısında, bağımsız bir düşünsel/entelektüel varoluşu somutlaştırmamız gerekir. Şimdinin gerçeklikleri hakkında derinlikli çözümlemeler yapmak zorundayız. Şimdi''ye ilişkin olan ile, güncel olan konular birbirinden çok ayrı şeylerdir. Şimdinin gerçekliklerini, arabalarımıza çıkartmalar yapıştırarak, kimi rozetler takarak, evlerimize bayraklar asarak çözümleyemeyiz. Modası çoktan geçmiş milliyetçiliklere tenezzül edemeyiz. Hiçbir gerekçeyle dünyayı kendi cemaatlerimizden, kendi mezheplerimizden ibaret sayamayız. İnsanlık ve ümmet seviyesinde sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız. Tarihsel İslami birikimin bütün düşünce okullarına aşina olmak durumundayız. İslami birikimin bütün boyutlarına nüfuz etmeliyiz. Modern-seküler ideolojiler ve felsefe hareketleriyle tartışma yapabilecek bir yeteneğe sahip olabilmeliyiz. Doğuştan gelen hiçbir özelliğimiz bir üstünlük sebebi sayılamaz. KAMUSAL ENTELEKTÜEL TAVIR Seçilmiş, kutsanmış, özel bir insan kategorisi yoktur. Gerçek bilgiyle teçhiz edilmediğimiz taktirde, küresel saldırılar karşısında etkili olamayız. Bilgimizi, içtenliğimizi, ibadetlerimizi, toplumsal sorumluluklarımızı çoğalttığımız ölçüde ilahi hikmete istihkak kazanabiliriz. Seküler-neoliberal kuşatmayı aşamadığımız takdirde hiçbir şey iyi olmayacak. Kamusal entelektüel ve politik tavır, her durumda sorumlu hareket etmeyi gerektirir. Kültürel derinliği olmayan, kavramsal açıklığı olmayan romantik radikalliklerle hiçbir inşa başarılamaz. Güncel zamanları etkilemek ve dönüştürmek yerine, güncel zamanların onaylayabileceği bir dil oluşturmak, İslami bir meşruiyet dili oluşturmak yerine, neoliberal meşruiyete sığınmak çok ciddi bir algı bozulması içerisinde bulunduğumuzu gösterir. Bu tür tercihler, inançlarının ve kimliklerinin bilincinde olmayanların yapabileceği tercihlerdir. Gerek Ortadoğu ülkelerinde gerekse Türkiye''de yaşanan protestolar/ayaklanmalar/isyanlardan hiçbir şekilde küresel-emperyal sistemi/dili/söylemi sorgulayan, kültürel derinliği olan, heyecan ve öfke sınırlarını aşabilecek, romantik olmayan, bağımsız/eleştirel bir bilinç çıkmamıştır, çıkarılamamıştır. Yeni bir inşa eylemi, bilgi/bilinç/ahlak/akıl/çaba/ortak sorumluluk duygusu/planlama bütünlüğü ile gerçekleştirilebilir. Pratik tezahürleri/yansımaları olmayan teorik bağlamla sınırlı çalışmalardan bir sonuç bekleyemeyiz. Modern bilimin, modern hayat tarzının hayatın her safhasında kendisini hissettiren seküler baskısı/kibri ve meydan okuması karşısında, her şeyden önce İslami bir özgüvene sahip olabilmeliyiz.
Müslümanlar olarak, ortak ufukları genişletmemiz, büyütmemiz, ortak ufuklar merkezinde buluşmamız gerekirken, ortak ufukları kaybediyoruz. Ortak ufku kaybettiğimiz için, ortak yürüttüğümüz projelerimiz, programlarımız yok. Hiçbir alanda yeniden üretime/üretkenliğe ihtiyaç duymadığımız için, hep mevcut olanla iktifa etmeye devam ediyoruz. Yerel ufukların ötesinde neler olup bittiğini merak etmiyoruz. Yerel ufukların dışına çıkamamak, bizleri ufuksuz bırakıyor.
Bizler, bugün kendimize özgü dünyalarda değil, ekonomik ve kültürel alışverişin küresel dünyasında yaşıyoruz. Ekonomi ve kültür üzerinde, davranış ve ilişki biçimleri üzerinde, nihilist hayat tarzları üzerinde ahlaki denetim yapılamıyor. İnsanlığın yeni dünyası ahlaki otoriteden bağımsızlaşıyor.
Bütün toplumlarda, özellikle genç kuşaklar küresel-neoliberal etkilere maruz kalıyor, aynılaşıyor, yozlaşıyor, aidiyet bilincini yitiriyor, hiçbir mutlaka ihtiyaç duymuyor, taklitçi bir güruha dönüşüyor. Ahlaktan bağımsız akıl, ahlaktan bağımsız ideoloji, her tür çıkarı, her tür çıkar mücadelesini, her tür şiddet yıkım yöntemlerini haklılaştırabiliyor.
Hangi alanda olursa olsun, her tür edilgenlik durumu, güdümlenebilir olma durumuna işaret eder. Bu durum yalnızca neoliberal-seküler kesimlerde değil, dini hayatın içerisinde de görülebilir.
HAMASETE SIĞINMAK
Küresel çağda, ulus-devletler, neoliberal-seküler kültürel işgaller/istilalar/dönüşümler karşısında çaresizdir, acz içerisindedir. Ulus-devletler bu durumda hamasete/popülizme/milliyetçiliklere sığınmaktan başka hiçbir şey yapamıyor. Toplumlarımızda herhangi bir cemaate-hizmete katılan genç kuşaklar da cemaat liderinin aklı-bilgisi-ufku ile sınırlı bir dünyaya katılıyor, kapatılıyor, bu ufkun dışına çıkma iradesi gösteremiyor. Böylece, genç kuşaklar dini etiketli eksiksiz bir diktatörlüğe gönüllü olarak hizmet ediyor.
Ulus-devlet yapıları, genç kuşaklara kültürel açıdan hitap edebilecek bir vizyona sahip değildir. Dini cemaat hizmet gündemi de, ulusalcı-mezhepçi çerçeveleri aşabilecek bir niteliğe/derinliğe yabancıdır. Günümüzde Türkiye''de görülebileceği üzere kendi kültürel-manevi-ahlaki kimliği/değerleri/ölçüleri/sınırları olmayan genç kuşaklar, neoliberal seküler kültürün egemenliği yoluyla dönüştürülüyor.
Küresel iktidar, sınırları olmayan bir iktidar biçimidir. Bu iktidar kimi durumlarda dolaylı etkilerle, kimi durumlarda doğrudan etkilerle bir kültürler çatışması ortamı/iklimi oluşturuyor. Modern zamanlarla birlikte, Avrupa''nın İslam''a ve Müslümanlara karşı başlattığı tarihsel hesaplaşma halen tamamlanabilmiş değildir ve sürmektedir. Toplumlarımızda özellikle genç kuşakların İslam''a, İslami değerlere karşı, neoliberal/seküler değerler doğrultusunda yüzeysel/biçimsel anlamda da olsa, tercihler yapmaları sözünü ettiğimiz tarihsel hesaplaşmaların bugün geldiği noktayı gösteriyor.
KOLONYALİST TAVIR
Toplumsal hayatımız, düşünce/kültür/entelektüel hayatımız, genç kuşakların neoliberal-seküler, İslam karşıtı tercihlerinden rahatsız değil. Bu çevreler genç kuşakların ekonomik istikrarsızlığa neden olan şiddet yanlısı eylemlerinden rahatsız. Toplumlarımızda Müslümanlar düşünsel/kültürel/entelektüel anlamda, İslami bütünü temsil etmiyor, edemiyor, kimi kısmi doğrular/ilgilerle oyalanıyor.
Avrupa''nın, kendisini çok özel, çok üstün, çok ayrıcalıklı olarak gören kolonyalist tavrı karşısında, en yüksek insanlık kültürüne sahip oldukları iddiası karşısında, bağımsız bir düşünsel/entelektüel varoluşu somutlaştırmamız gerekir. Şimdinin gerçeklikleri hakkında derinlikli çözümlemeler yapmak zorundayız. Şimdi''ye ilişkin olan ile, güncel olan konular birbirinden çok ayrı şeylerdir. Şimdinin gerçekliklerini, arabalarımıza çıkartmalar yapıştırarak, kimi rozetler takarak, evlerimize bayraklar asarak çözümleyemeyiz. Modası çoktan geçmiş milliyetçiliklere tenezzül edemeyiz.
Hiçbir gerekçeyle dünyayı kendi cemaatlerimizden, kendi mezheplerimizden ibaret sayamayız. İnsanlık ve ümmet seviyesinde sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız. Tarihsel İslami birikimin bütün düşünce okullarına aşina olmak durumundayız. İslami birikimin bütün boyutlarına nüfuz etmeliyiz. Modern-seküler ideolojiler ve felsefe hareketleriyle tartışma yapabilecek bir yeteneğe sahip olabilmeliyiz. Doğuştan gelen hiçbir özelliğimiz bir üstünlük sebebi sayılamaz.
KAMUSAL ENTELEKTÜEL TAVIR
Seçilmiş, kutsanmış, özel bir insan kategorisi yoktur. Gerçek bilgiyle teçhiz edilmediğimiz taktirde, küresel saldırılar karşısında etkili olamayız. Bilgimizi, içtenliğimizi, ibadetlerimizi, toplumsal sorumluluklarımızı çoğalttığımız ölçüde ilahi hikmete istihkak kazanabiliriz. Seküler-neoliberal kuşatmayı aşamadığımız takdirde hiçbir şey iyi olmayacak. Kamusal entelektüel ve politik tavır, her durumda sorumlu hareket etmeyi gerektirir. Kültürel derinliği olmayan, kavramsal açıklığı olmayan romantik radikalliklerle hiçbir inşa başarılamaz.
Güncel zamanları etkilemek ve dönüştürmek yerine, güncel zamanların onaylayabileceği bir dil oluşturmak, İslami bir meşruiyet dili oluşturmak yerine, neoliberal meşruiyete sığınmak çok ciddi bir algı bozulması içerisinde bulunduğumuzu gösterir. Bu tür tercihler, inançlarının ve kimliklerinin bilincinde olmayanların yapabileceği tercihlerdir. Gerek Ortadoğu ülkelerinde gerekse Türkiye''de yaşanan protestolar/ayaklanmalar/isyanlardan hiçbir şekilde küresel-emperyal sistemi/dili/söylemi sorgulayan, kültürel derinliği olan, heyecan ve öfke sınırlarını aşabilecek, romantik olmayan, bağımsız/eleştirel bir bilinç çıkmamıştır, çıkarılamamıştır.
Yeni bir inşa eylemi, bilgi/bilinç/ahlak/akıl/çaba/ortak sorumluluk duygusu/planlama bütünlüğü ile gerçekleştirilebilir. Pratik tezahürleri/yansımaları olmayan teorik bağlamla sınırlı çalışmalardan bir sonuç bekleyemeyiz. Modern bilimin, modern hayat tarzının hayatın her safhasında kendisini hissettiren seküler baskısı/kibri ve meydan okuması karşısında, her şeyden önce İslami bir özgüvene sahip olabilmeliyiz.
Müslümanlar olarak, ortak ufukları genişletmemiz, büyütmemiz, ortak ufuklar merkezinde buluşmamız gerekirken, ortak ufukları kaybediyoruz. Ortak ufku kaybettiğimiz için, ortak yürüttüğümüz projelerimiz, programlarımız yok. Hiçbir alanda yeniden üretime/üretkenliğe ihtiyaç duymadığımız için, hep mevcut olanla iktifa etmeye devam ediyoruz. Yerel ufukların ötesinde neler olup bittiğini merak etmiyoruz. Yerel ufukların dışına çıkamamak, bizleri ufuksuz bırakıyor ************ Tüm insanlığın ve Müslümanların ufkunu açacak FİKİR. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. İNSANDAKİ HALLER..(EŞYADAKİ ÖZELLİKLER.) DEN BAZILARI.
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 639722
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.